Night of the Stormrider (1992)


Iced Earth' ün 92 çıkışlı konsept albümü. Albümün prodüktörlüğünü Tom Morris ve Jon Shaffer, dağıtımını Century Media üstlenmiştir.Albüm kapağı Axel Hermann tarafından tasarlamıştır. Albüm dini tarafından ihanete uğradığını düşünen bir adamın öfkesini ve intikamını anlatıyor. Çöllerde gezişini, "Stormrider" olma isteğini ve lanetlenerek sonsuza kadar cehenneme hapsedilişini. Ayrıca Night of the Stormrider sonrası bir IE daha doğrusu Jon Shaffer klasiği olan gruptan şutlama olayları kaçınılmazına vokal John Greely ve baterist Roger Huff kurban gidiyor.

Gelelim albüm kritiğine. Başlamadan önce şunları söylemek isterim ki bu yazıyı gecenin 5inde yanımda 2 saat sonra kalkmak zorunda olan haşin yurt arkadaşımın yanında tırsanç bir şekilde kısık sesle dinleyerek yazıyorum. Teknik anlamda müzikal bilgim de sınırlıdır. Ayrıca uzun zaman sonra Matt'in vokalleri olmadan Night and the Stormrider dinleyeceğim. Ek olarak ta kabul etmem gerekir ki sıkı bir IE taraftarı olarak hafif taraflı davranmış olabilirim. Neyse uzatmadan ilk şarkı,

Angel's Halocoust, şarkının introsu Carmina Burana adlı eserden alıntı. Albüme güzel bir giriş oluyor. Carmina Burana sınavlarda akıldan hiç çıkmayan melodiler gibi akılda kalıcı, ardından gelen bateri albüm hakkında umut veriyor. Vokal girdiği anda hafif bir mayışıklık sezilse de ardından gelen ritm dinleyicinin beynine kan fışkıttıyor. Şarkının atmosferi o kadar yoğun ki sıkmıyor gerek bilek düşmanı (Son ölçümlere göre Shaffer abinin bileği bacağımla aynı kalınlıktaydı) ritimlerle gerekse scream vokallerle ne kadar iyi bir şarkı olduğunu bağırıyor.

Ardından ikinci şarkı Stormrider. Konsepte uygun olarak Angels Halocousttan kesintisiz geçiş yapılıyor Stormrider'a. Riffler arasında değişim o kadar keskin ki bir "Noluyo lan?!" havası yaratıyor şarkı. Burada Jon ve Randellaya saygı duymamak elde değil. Hafif Matt'in vokaline kayıyor aklım, gülümsüyorum, yine de dinletiyor kendini John.

3. şarkı Path I Choose. Vokalde bu sefer Jon'u dinleyeceğiz. Ultra hızlı giriş artık şaşırtmıyor. Nakarattan önceki ve sonraki ritimler orta düzey bir gitaristi ağlatacak, gitarı bıraktıracak cinsten. Solo başta şarkıyla bütün durmasa da sonradan toparlıyor ve Rick baterisiyle süper bir hava katıyor şarkıya. Şarkı çok dağınık gibi dursa da 5. dakikaya kadar tatmin ediyor, buradan sonrası ise zaten başlı başına bir dumur. Ömrü hayatımda dinlediğim en iyi şarkı çıkışlarından olan bölüm baterisiyle vokaliyle gitarıyla bassıyla defalarca dinletecek cinsten.

Before the Vision 1.23 lük kısa bir parça. Yine konsepte uygun düzenlenmiş şarkı ilk 3 şarkıdaki yorucu hıza denge sağlıyor.

Mystical End kanımca albümün en zayıf halkası. Şarkının kendine has havası ve yaratıcı değişkenleri olsa da bir bütünlük kesinlikle yok şarkıda. John'dan gereksiz screamleri de cabası. Şarkının övülecek kısmı iste kesinlikle Rick.

6. şarkı Desert Rain. Giriş kısmıyla zaten mükemmel bir şarkı olacağı belli. Albümün geneline aykırı olarak değişik bir giriş. Tekrar dinleme isteği uyandırıyor. 2.26 dan itibaren ritim kendinden geçiriyor insanı. Randall tınısı, süper bateri ve "Maaaatt!" diye bağırası geliyor insanın. Solo süper, şarkıdan yarım albümlük riff çıkar ki bu tabları yazan bünyeye saygı duyuyor insan. Jon'un vokale yardımcı olması güzel durmuş kanımca.

7. şarkı Pure Evil. Desert Rainden sonra kaldırmakta zorlanılabilecek bir diğer şaheser. 2.22 ye kadar sürekli yükseklerde olan ritim buradan itibaren düşüyor ve ben duyduklarıma "müzik" diyorum. Ayaklarımı o kadar kasıp o kadar titretiyorum ki yoruluyorlar, artan azalan ritim insanı eline kılıç alıp koşturası havaya getiriyor. Ardından gelen scream, jon vokal, solo ve tekrar inip çıkan ritim sonrası bu 3 dakikayı kulaklarımın hayatları boyunca duydukları en iyi 3 dakkalardan biri olduğuna kanaat getiriyorum. Screamler Matt'i aratsa da Pure Evil bir baş tacı şarkı.

8. şarkı Reaching the End. Şarkı ismiyle kötü haberi müjdelerken bizi 1.11 gibi kısa bir zamanda son şarkıya hazırlıyor.

9. ve kapanış şarkısı Travel in Sytigan. IE ün yaptığı en iyi işlerden olduğunu düşünmüşümdür kapanış şarkılarının mükemmeliyetini. Üçlemeler Power Metal resitali sunuyor, riffler haddinden fazla uyumlu. Bu şarkıyı çalmak için 30cm yarıçaplı bilek gerekir herhalde diye düşünmüyor değil insan. Ancak pek nadir yaptığım eleştirilerden birini burada yapmadan edemeyeceğim. Tüm grubun bütün halinde süper iş çıkarmasına rağmen travel in sytigan da Greely'nin vokali çok düşük-göze hemen çarpıyor. Ancak şarkı baş döndüren ritimleri itibariyle IE'ün ne kadar saygın bir grup olduğunu gösteriyor bir kez daha. Solodan önce giren ritim o kadar süper ki soloyu takmıyor insan. Bunu yapan insan olamaz dedirtiyor. Sürekli değişen gitar insana airguitar yaptırıyor. Şarkı biterken klavyede Roger Huff (the hammer olarak tanırız) ben de buradayım diyor ve albümün sonuna geliyoruz.

Gelelim sonuca. Night of the Stormrider kesinlikle bir başucu albümü, power metal piyasasında saygı duyulması gereken 46 dakikalık bir resital. Ha deseydiniz ki vokalde John Greely değil de Matt Barlow olsaydı, bu albüm gelmiş geçmiş en iyi 10 power metal albümüne adını direk yazdırırdı derdim.

Dinleyiniz, dinletiniz.

not: copy paste değil, el emeği göz nuruydu efendim.

0 kendini bilmez laf yetiştirmiş: