Ronnie James Dio

aman diyim, gitme..

Sevgili Günlük

15.00 - abimi aradım, kazanmışız futbol maçında. çok güzel moralim yerinde. 9 saat ağlayacak -12.3 oktavlı bir bebekte yok otobüste, umuttan ağlıcam. fakat sonra o geldi yanımda. babası otur "ha bura" dedi, ben tükenmeye başladım.. her anını geçirdim "ha bura".

15.25 - velet yavaştan havaya girmeye başladı. şimdilerde annesine "hödöğğ nö zöman kök yücöz" diyor. hayırlara vesile bakam.

15.47 - velet bilmemkaçıncı poğaçanın üstüne bi de benim kekime göz dikti. neyseki kekimi tek hamlede imha edebildim.

16.12 - okullar tatil neden kitap okuyosun dedi. cevab veremedim.

16.42 - yaklaşık 10 dakikadır zıplayan bir conan var yanımda. evet, conan artık onun adı.

17.00 - conan hala zıplıyor.

17.14 - balıkesir dedi ben kalktım ayağa, bu hala zıplıyo lakin..

17.40 - kendimden çok sürekli ileri geri sallanan koltukta kafasını sabit tutmaya çalışan conanın önüne oturma gafletine düşmüş teyzeye acıyorum. uyuyo gibi gerçi..

18.30 - ilk defa kitap okurken midem bulandı. çünki periferik görüşümde sadece x-y düzleminde değil; z, -z düzleminde hareket eden bi cisim daha var.

19.23 - conan oturduğu yerden zıplamayı öğrendi. artık onu durdurabileceğimizi sanmıyorum.

19.42 - conanın meyve suyuna uyku hapı atmayı düşünüyorum, gelişmelerle sizlerle olucaz.

19:45 - conanın annesini "abla bak çok güzel şeker var bende, vereyim mi oğlana" şeklinde kandırmaya çalıştım; yemediler. not: yabancıların verdiği şeyleri yemeyin, onlarla arkadaş olmayın, eve kaçın annenize söyleyin.

19.48 - intihar etmeyi düşünüyorum.

20.01 - bursadaki terminalde atkımdan kıllanan bursasiporlu oldukları açık bir kaç kişi etrafımı çevirmeye başladı. sanırım beni bu çileden çekip alıcaklar.

20.12 - ansızın nerden çıktığını kestiremediğim 4 ila 4.5 yaşlarında 2 çocuk daha türedi. biri yaklaşık 6 dakika boyunca nefes almadan tek bi cümle kurdu. anladığım kadarıyla öğretmeninin sendikalar hakkında düşüncelerini dile getiriyodu. ya da anlayamadım.

20.45 - kendimi kulaklıkla boğmaya çalıştım, beceremedim. şu sıralar mini televizyonda elektrik kaçağı arıyorum.

21.01 - artık dış dünyayla pek bağım kalmadı, az önce yanımızdan geçen bi arabanın plakasını "45 ÖLDÜR 666" olarak okudum. sağlığım için burda bırakıyorum yazıyı..

ha bi de vardım ben anne!

1 Hafta Huzur

denizi kız, kızı deniz; sokakları hem kız hem deniz kokar

1evera6e

Leverage- Quarison, eLeman_666, maLi, t4n64, Apollo

Adeks'te yapılan cs 1.6 turnuvanın en büyük favorisi Systematic Violence'ın katılmamasından fırsat bulan DarkPassage'dı. sV'nin katılmayışıyla İTÜ'yü temsil eden tek takım olma özelliğini kazanan Leverage, beklenmeyen şekilde ilk 2 maçını kaybederek (16-4, 16-1) elendi. Halbuki diğer 25 takımdan mühendislik bilgisi olarak üstündüler, fakat iş integrasyon çarpımından çıkıp taktiğe gelince biraz hazırlıksızlık, biraz kombine eksikliği sonlarını getirdi.

"benim g.t sürekli ortada zaten, ordan burdan fl yağıyor allaaaa diyorum"
mikrofonlarımıza konuşan t4n64 mapi iyi bilmediklerini, aksine her köşeyi her çıkıntıyı ezberlemiş rakip fl lerine karşın yapıcak bişey olmadıklarını belirterek; map'in %80 ini "ekran beyaz geçirdim" diye konuştu.

"usp'yle awp düşürdüm lan!"
"ben duyuyosam o da duyuyo kardeşim, banane dönseydi arkasını" şeklinde sürekli bir kendini kandırmaca içinde olan eleman_666, oynanan 47 round boyunca takımının çözdüğü tek c4'ten frag aldığı için gururluydu. Son açıklaması "Kore'den yorgun döndük" oldu.

"içim rahat"
"son el nasıl ama ÇAAAT! benim içim rahat kardeşim ben tokatımı atmışım" -Quarison

"teklifleri bekliyorum"
apollo ise bundan fazlasını söylemedi.

Takım şu sıralar mukamevet ve tuscan çalışıyor.

Turnuvada ise sürpiz olmadığı üzere sıralama şöyle oldu:

1.DarkPassage prostar, venza, xylem, COOL, marqnue
2.Destiny Vindicated merentz, mEtaxa, Fabre, ONLY, mystylE
3.mouseMAFIA stateD, RECKLAI, mahoN, velixa, vengeaNce
4.Generation robbiE, becky, slapshot, ShakaL, TAZ
5.-6.UWT POSTMORTEM, c3m, tranquella, maeth, terry
5.-6.1453 exlowe xanamorph kyu exp societa (gönüllerin şampiyonu no.2)

Chazsmyr Sen Koca Bir Çılgınsın


Şikayet ettin di mi ya uşak?

Pyramid



Çuf

"3 senedir non-stop alınan dersin ödevini hala yapamamaktan daha acı verici bir şey olabilir miydi?

Sanmıyorum."

Drizzt Do'Urden.

Ups?!

edit: kadın programı efektine rağmen ağlamıyorum.
edit2: ignore dedim.
edit3: facebook'u uk enlish kullanıyorum.
edit4: buna rağmen hala ingilizce ingizlizce yazmasını beceremiyorum.

11/07/95


Sreben. Müzakere. Güvenli bölge. Birleşmiş milletler. Barış gücü. Katliam. Soykırım. 8.300... Artemis çiçekleri ve mavi kelebekler.

Çanakkale savaşında hayatını kaybeden atalarını anmak için her yıl avustralyalılar ve yeni zelandalılar çanakkaleye geliyor. buna karşın bu yaz kaç türk 19. ve 20. yüzyılda hayatlarını kaybeden ve zorunlu göçle anadolu'ya gelen atalarını anmak için bosna-hersek'e gitti? Bu yaz kaç türk yaşamını kaybeden, ailesi dağılan, tecavüze uğrayan on binlerce insanı anmak için srebrenica'ya gitti?

Srebrenica, kimin umrunda?

Mal two o'v one

"Bir nikel atomuyla beraber yemek yapmak, televizyon izlemek, sahilde yürümek ne biliyim en azından konuşmak için 3 tane gücünde aleminyum lazımdı, beceremezdi ve tüm bu acımasız gerçekleri sevmeyen Al amorf hayatına bakıp bir gün elastisite modülünün yapıcağı kıyağı beklemeye karar verdi."

Kafes sistemi üzerine tırmanan kenar dislokasyonlarının pekleşmesi beni heyecanlandırmıştı, belki sizleri de heyecanlandırır.

INS
Bir Makinacının Anıları
p. 512 + c

Yoğun İstek Üzerine

"ben gidiyom emine". salako rolündeki kemal sunal'ın ağzından duymuştum bu cümleyi. boynunu bükmüş, yanında biricik eşeği, sırtını dönüp, hüzünlü bir ifadeyle uzaklaşmadan önce bu lafı etmişti. ona türlü eziyetler etmiş, saflığını salaklık olarak görmüş, en önemlisi sevgisini çıkarları için kullanmış emine'nin gerçek yüzünü görmüş ve de yenilgiyi kabullenmişti. bu kadar hüzünlü bir ifadeyle, gittiğini belirtme ihtiyacı hissetmesi ise, emine'nin ona dur demesini istediğindendi, içinde ufacık bir umut vardı halen, o ilgiye muhtaç, bacağa sürtünen bir kedi gibiydi, o gidiyordu, ama gitme densin istiyordu, tüm başına gelenlere rağmen bunu istiyordu. çünkü seviyordu.

hepimizin salako olduğu zamanlar vardı, pes ettiğimiz zamanlar, birine sığınmak istediğimiz zamanlar, bacağa yapışmış koala gibi olduğumuz zamanlar. hayat zaten bir mücadeleydi, sürekli çırpınıyorduk, bir şeyleri elde etmeye çalışıyorduk, ama bazen hayat sadece bir bataklıktı, ve biz çırpındıkça batıyorduk daha derine. pes ettiğimiz oldu bazen, artık tüm vücudumuz gömülmüşken o bataklığa, ağzımız da kaybolmadan son kez, sessizce ama yardım bekleyerek "ben gidiyom emine" diyorduk. bunu belirtmek istiyorduk, kısık sesle de olsa yardım dileniyorduk. hepimiz şu hayat bataklığında, bizi oradan çıkaracak birini arıyorduk.

o biri doğru insan ise, zaten bütün bunlara gerek kalmazdı, ama ya yanlışsa, ki hayat bizimle dalga geçmek için hep yanlışları koyar önümüze, o zaman sevgilim dedğimiz o insan için çabalar dururduk, onu mutlu etmeye çalışırdık, sevgimizi verir, şımartır, pamuklara sarardık onu, ama yetmezdi ki hiç bir zaman. boynu bükük uzaklaşan olmak kaçınılmaz sondu, salako bir filmdi ve mutlu bitmesi gerekiyordu, emine koştu peşinden, peki hiç koştular mı yıprattıkdan sonra bizim peşimizden.

hayat ne zaman özür diledi ki bizden.

şu hayatta;

her salımız hep sallandı
her çarşambamız hep çarşafa dolandı
her perşembemiz perişanlıktı
cuma zaten mübarek gün
cumartesi pazar ise tatildi

pazartesi ise hiç gelmedi ...

(experimental, 01.07.2009 10:25 ~ 05.07.2009 22:27)

Beth Riesgraf the "Goddess" #2

Neydik, Ne Olduk, Ne Olucaz...

Turkcell hattımın -tek hatlı olduğum dönemler- çalarkendinleti hepsi grubundan yalan dı.. evet hatta bi iki kere yeniledim bunu kontör harcayarak.. arayanların benim güne açan çiçekler gibi olduğumu duymasını istiyodum o zamanlar...

Liseyi bitirene kadarki 12 yıllık öğrencilik hayatım boyunca alışkanlıklarımda değişmeyen tek bir şey vardı, eve dönünce tv karşısına uzanıp çizgi film izlemek. Bana bu imkanı 12 yıl boyunca sağlayan medyaya teşekkürlerimi sunuyorum burdan, sabahçıydım, öğlenci oldum, sonra tam gün de okudum falan ama ne zaman eve girsem o çizgi film oradaydı, bazen bi bölüm süper baba'nın arkasında bazen de sonradan "bir istanbul masalı"yla ün yapan ahu türkpençe'nin sunduğu abuk bi trt çocuk programının arkasında, hep oradaydı o çizgi filmler.. Ahu'yu da ben keşfettim "şöhret" bozdu ona da ayrı yanarım..
2 Sezon Heidi izledim, 4-5 sezon pokemon, 3 sezon Vikingler, jetix yokken biz vardık.. Saçlarımı toplamış halimi power rangers'dan kırmızı ranger tommy ye benzeten arkadaşlara da selam olsun.
Uzun yaz gecelerini sabaha bağlarken eve dönmeden önce arkadaşlarımla bu sabahki bölümün finalinde hangi teletabi delikten geri fırlayıp "sürpriiiiz!!!" diye bağıracak diye iddiaya da girdim ben.
Günde 1 (yazıyla bir) öğün yemekle doyup uyuduğum oldu...
Önümde oturan kızın saçını da çektim ilkokulda.. -ne kızı ne saçını hatırlıyorum ama bi eylem vardı.
Tanrıya inandım, kızdım, küfrettim falan çocukla çocuk olursa diye... Allahtan olmamış..
Hayalgücüm vardı action man ile batman kurtarırdım.
Halıda araba yarıştırırdım sıra tabanlı şekilde.
Kinder sürprizden motorsiklet çıkmasını bekledim senelerce, sonunda çıktı, hala odamda çekmecelerden birinde durur... umarım...
Taşınırken ağladım...
Uyudum..
Büyüdüm..
Mü?
Ne ki büyümek? "Reklamlar" olarak hatırladığımız şeyin Star'ın Parliament sinema kuşağı reklamlarından ktunnel'daki "Tıkla İlişkiye Gir!"e dönüşmesi mi? Showtvnin gupdıbırıptıpdıbırıptıp intro'sunu hatırlayamayacak hale gelmek mi? Oyuncakların kaybolup habitatımızdaki en eğlenceli şeylerin model arabalar falan haline gelmesi mi? Mynet ten okey oynamanın abuk gelmesi mi?..
Gözüm Ashley Tisdale, Avril Lavigne falan dinlemekte değil, güne açan çiçekleri geçtim tamam insanın bi zevki de olmalı sonuçta da, 7 yaşındaki kuzenim turkcell süper lig istatistiklerini benden iyi biliyosa, benim yüzüne bakmadığım warcraft posterlerine, cd kutularına (bildiğin fifa 2010 kutusu mesela ya, üzerinde bi futbolcu resmi bi de 2010 olur o kadar) "vauvvv" diyosa ve üzerinde düşünmeye, hayal kurmaya hal buluyosa, ve bütün bunlar olurken benim aklımda sürekli bayram biletlerini zamanında almak, yurt parasını yatırmak, kredi kartı borcunu ödemek, gelecek haftaki midterme, 2 gün sonraki lab'a çalışmak varsa... Yazık lan... Bunun adı bişeyleri aşmış olmak falan değil, çünkü güzel şeylerdi onlar, bu kaybetmektir olsa olsa.
Peki bundan sonra ne olucak?
Şimdi bi 5 dakikanızı ayırıp bunu düşünmenizi istiyorum.
Şaka lan şaka. Açın cs oynayın, wow oynayın, bişey oynayın ya, çıkın mahalledeki çocuklarla top oynayın gerekirse.
Bundan 25234 yıl sonra "Hakan Ünsal ve Devler"i yenmiş bi Tanju Çolak mutluluğu herkese nasip olmayabilir...

Disiplinler Arası Yaşamlar

Sakin sessiz bir diff sınavı sabahı.. bikaç bölüm battlestar galactica izledikten sonra kulaklığımı çıkartıyorum ulan cyonlarda fena değil aslında be düşünceleri var kafamda reel hayata dönek zor henüz viper ıma atlayıp so say we all nidalarıyla cenk etmek gelior içimden.. Beni gerçek dünyaya döndüren ise yanımdan gelen :"Bu sefer sıçtım abi!" klişesi oluyor. Şaşkınım zira sözün sahibi Erenus, bu sene başında makina bölümünü ve yaşam tarzını ebediyen terkederek mimarlığa geçiş yapmış bilmem kaç küsür senelik tanıdık. Bölüm değişikliğinden odaca beklentimiz fazla aslında.. artık odada "bu sefer sıçtım abi!" tarzı geyikler beklemiyoruz çünkü. Birden karşıma çıkıveriyor halbuki klişe, şaşkınlığım bundan... Konu hakkında düşünmeye ise o zaman başlıyorum: Ne fark var makina öğrencisi erenus ile mimarlık öğrencisi erenus arasında? Elimdeki denek iki durumdada aynı insan, farklar-eğer varsa- tamemen bölüm kaynaklı olmalı.. Deneğin geçen seneki hayatından farklı olan noktaları kavramaya çalışıyorum..
Hayatının baharında bir erkek olarak akla ilk gelen durum mimarlıktaki efsanevi kız yoğunluğu oluyor elbette, sarsıcı bir değişim, makinanın erkek egemen ortamından artık sağda solda göze çarpabilicek karşı cinslerin bulunduğu mimarlık fakültesine geçiş.. sadece dersler değil bahsettiğim elbette, sınıf arkadaşı ayağında dışarı çıkmalar, sağda solda ortamlarda kızlara rastgelmeler daha önce böyle durumları bilmemiş bunlarla karşılaşmamış denek üstünde büyük etkiler yaratmış olmalı..
İkinci olarak mühendislik eğitiminin başındaki deneğin yavaş yavaş hayatı saılarla ifade etmeyi, pazartesinin türevini, çorba kasesinin integralini bulmayı fln öğrenirken birden bire bunlardan vazgeçip-her mühendislik öğrencisinin yapmak istediği gibi- hepsini siktiretmiş olması gerektiği çekti dikkatimi. Artık analitik düşüncenin ve kareli gömleğin yerini el becerisi ve renkli fülarlar almış olmalıydı. Dünya farklı olmalıydı denek için, herbiri ODTÜ üzerindeki en az ışık alan binalar olan 8 binayı bünyesinde barındıran makine mühendisliğiniden ferah, temiz ve nispeten daha aklı başında insanların bulunduğu mimarlık fakültesi binasına geçmişti artık.. Dertler bitmişti(?)..
Biz 1 seneyi mühendislik öğrencisi olarak atlatmış ve 2. seneye kadar gelebilmiş olanlar için ise, matematik aynı matematikti.. fizik ise olduğu yerde durmakta.. Ve artık yurt odasında tek başımıza geçen saatlerin fazlalaşmaya başladığını farkeder olmuştuk..Derse harcanan vakit minimum değerlerinde tutulmaya çabalandığı halde dünyanın fakülte dışında kısmı rüyalarda görülür olmaya başlamıştı tam anlamıyla.. En acısı ise sınav döneminden gelen bunalımla kendimizi blog ortamlarında oda arkadaşlarımız hakkında atıp tutarken bulmamızdı, konuşacak kimse yoktu çünkü..
Hayattan beklentimizin kalmadığı, heyecanı bölüm değiştirmeye cesaret eden arkadaşlarımızın yaşamlarında aradığımız bu dönemde, kendimize soruyoruz:
Neden Mühendislik ulan?
Yinede eklemenden edemiyor bünye.. O diploma alıncak olum!

Aslında


Hep biri gelsin röportaj yapsın benle istedim. Nefret ederim halbuki röportajlardan. Çok samimiyetsiz, gereksiz, subjektif şeyler.. "+En sevdiğin cümle ne?" "-Biriksin dertler s.kime kadar" falan.

Hümanistte sayılırım ben ona bakarsan. Ama o kadar içli dışlı olmayı sevmiyorum insanlarla. Bi konuşma 2 dakika sürsün, istediğimi alıyım, git. Otobüs şoförleri mesela; "-Hödö'ye gidiyo mu dayı? +Gider goç". Bit. Belki bi şeyi çok istiyor olabilirim arada, ama herkes de onu çok isterse nefret ediyorum hemen. İlkokulda herkes aynı kıza aşık olur, toplaşıp "oley, biz aynı kıza aşığız" diye sevinirler. İ.nenin biri köşeye çekilir. O kız sonra çok güzel olur, mutluluğundan geberir, i.ne hala köşededir. Kolay kaybedenler aslında hep kaybedenler. Kolay kabul edersen, biri incinir. Kovalarsan, biri incinir. İ.ne de hala köşede üstelik. Eli ağzında, öksürük krizleri hıçkırıklarında.

Çok arkadaşım yok. Sevdiğim insan sayısı daha da az. Elitist de sayılmam. Yok yok asosyal hiç değilim. Tahammül kavramıma bayılıyorum. "Biri sana ne kadar benziyorsa o kadar çekilirdir". Kimse çekilir değildir anlıcağın. "Hayatta en önemli şeyin, kendindir." Bi de günlerce çıkarım yaptığım şeylere uyamamama bayılıyorum. Neden kendim üzülürken karşımdaki üzülmesin diye daha çok üzülürüm bilmem mesela. Hep yaparım bunu. Annem yemiyor ama, yiyomuş gibi yapar. Birinin en iyi yapabildiği şey gerekirse saçmalayıp diğerini iyi hissettirmekse kaçın ondan. Kaybedenin üstüne kazananı "Evet, bak sen kazandın, süpersin, s.ktin beni, ehe!" diye övmesi çünkü bu. Normal değil. Yaratıcı belki, ama sonsuza kadar yalnız bırakılası. Hayatın zaten bir s.kime benzemiyor, ne bir amacın var ne düşünebildiğin birden fazla şey. Her sabah kalktığında aynı hayaller, aynı puşt mimik.. Bunca yılın kartın sinek 2 olduğunu bilip kupa ası kovalamakla geçmesi falan işte.

Biri senden bişey sakladığında adın gibi bilmek; ihtiyacın yoksa bunu kendine saklamak, çıkarın varsa söyletmek, çekilmezse geçiştirmek. Fakat istisnasız her ikili ilişkide uzman olduğun üzere yine içindeki kırmızı bok çukuruna yollamak her şeyi. Sonra bi köşede günlerin boşa geçtiğini göre göre içini kurutmak. Sanrı. Döngü. Kaybettiklerinin yaşayamadıkların olduğu fasıl hani şu.

+Gelecekten beklentilerin neler mesela?

-Bir gün çoraplarımı yıkayacak gücü bulabilmek. Daha ne isteyebilirim ki! Bayramın gelmesini umut edip evde beni bekleyen, tutunma gücüm olan kadına "bak anne çoraplarımı yıkadım bu sefer!" diyebilmekten daha büyük mutlulukları çoktan yaşadım zaten ben..

+Peki, gelecekten beklentilerin neler?

-Daha fazla acımasını istemiyorum.

I Got A Feeling



I got a feeling
That today’s gonna be a good day.

bazen yanılıyorum.

Yaşa Var Ol....