akşamüstü küçük mutluluklar

andrew latimer hala hayattayken camel dinlemek, sanırım yirmi yıl sonra gurur duyacağım pek az şeyden biri olucak.

twitter'a çevirdik burayı da *sigh*

akşamüstü küçük hayal kırıklıkları

bahsettiğim parfümün odanın ortasına düşüp parçalandığında 1 hafta aralıksız o koku eşliğinde uyumak zorunda kalmak, film izlemek ya da yemek yemek değil hayır. bu olsa olsa orta dereceli bi hayal kırıklığı bence. sıkılınca arasam dediğin insanlarla uzun süredir görüşmediğini/görüşemediğini anımsamak da biraz daha büyüğü sadece. bahsettiğim küçük olanlar ki küçük olandan ne varsa korkarım ben zaten.

bugün otobüste kucağında coğrafya kitabı okuldan dönen bi çocuk gördüm. sonra bi elime baktım, içinde diferansiyelli afedersin mukavemetli filan kitaplar. kendimle konuşmaktan -kendini sıkıp s.kmekten- haz alan biri olarak "ulan sen ne oldun brah piç" dedim kendime. ben ne olmuştum traçovskiler? olmak istediğim çoğu şeyi olamamıştım mesela. en acı veren kısmı bu değil ama. işin bok yanı olmak istemediğim şeyleri bile olamıyorum ben. eheh. ilkini becerirsen parlaksın zaten, ışık filan. ikincisi de aktarma bastırır en olmadı. alberto, kulağımda çalan ağzım açık dinlediğim müziği zıngırdayan herifler 22 yaşında. 19 yaşında naz dünya voleybol şampiyonu oluyor -yazar burada sigara yakıyor-. yözörün gözü yüksöklördö öhöh değil ama en azından..

yapmak istediği şeyi yapmak dışında bi görüşü olmayan adamın olmak istemediği şeyi bile olmayı becerememesi akşamüstü küçük hayal kırıklıklarına neden oluyor.

-olayı anlatır mısınız teyzeciğim?
+valla çok efendi çocuktu nasıl yaptı bilemedik.

banane'fish


salinger'ın muz balığı aslında tam olarak şunları söyler:

"ben öldükten sonra s.kmişim bütün derin suları sybil, anlıyorsun değil mi ahbap?"

staj mevzuu

beyim şimdi staj başlı başına akademik bi araştırsal ufuk. nihilizm konusunda uzmanlaşmak için birebir aktivite. sürekli bi şeyler yapıyomuş gibi davranmanın verdiği gerginlik ve hayatın geri kalanında bu yükle yaşama; ne bileyim kantinde sürekli az önce yerleri silmişsin de dinleniyomuşsun havasında takılma filan var bi kere. laleler içinde yaşarken, zakunyalar üstünde şiir yazıp nilüferler altında işerken ben bir hafta kendimi boş bi depoya kitler hale geldim beyim. staj elini omzuma atıp gel sen şöyle bi şey konuşcaz senle dedi bana. benim çektiğim derdi çileyi bilemezsin. ben 1 ay felsefe mezunu yıkamacıyla takıldım abi. adam tiyatrocuydu ya. bu herifin hayatını geçireceği dişiyle ilk diyaloğunu düşünsene. ne bileyim köşelerinde mum yanan bi masa düşün şimdi.

-ee nelerle uğraşıyosun?
+ehe.. oyuncuyum ben. akşam trachovskijhino'nun oyununu oynuyoruz unutmadan, gelmeni arz edeceğim. bunun dışında sıkça satranç kulübünde takılıyorum. piyano çalmaktan çok hoşlanırım ayrıca, aslında hacettepe felsefeden mezun olunca müzisyen olmak istemedim değil ama tiyatroyu tercih ettim.
-hmm.. ne işle meşgulsün peki?
+yıkamacıyım. kalibre yıkıyorum abla. anasını sikiyorum kirin pasın.

ya bi kere hayatın yok. ben vladimir nabokov okuyan depocu gördüm beyim. heeeeey. şimdi gel bana anlat bakalım mezun olcaz, odamız olcak, orda sekreter olcak böyle gelcek masaya oturup eğilc- o başka bişeydi neyse. anladın sen. başımdaki mühendis herif bana kelimesi kelimesine "anarşist ruhlu ibne götverenin tekisin" dedi bey. çok pis döngüdeyiz. bırak onu bunu, insangünü kaptırmış bi kere kendini. hoşgeldiniz diyor resmen suratına sırıtıp.

ben o depoya kendimi gün aşırı kitleyip ne bok yedim diye düşünüyorum da. sanırım böyle gelip rafa oturan bi sekrete-. ehem.

neyse, despues de mi el diluvio*

*benden sonra tufan

burçak önder

ekonominin e'sinden bi bok anlamam, nefret de ederim üstelik. borsa filan yerine gider at yarışı oynarım daha iyi. mühendislik fakültesinde her neden aldığımı bilmediğim ve insanların b almaya bile tenezzür etmediği eko 201 dersinden dc almış bi adamım o derece.

ama diceksen ki oturcam karşına, 3 yıl ekonomi anlatıcam, gel ulan. giel!

odada tek başına ve açsan

yersin...

subjektiveyşın #1

okulu hep kötü olan biri olamadım. hala tıpkı bir wonderkid gibi yükseldiğim zamanları hatırlarım hatta. akademik kariyerim tam bir batuhan aslında, ama batuhana girmeden kaçıyoruz: şimdi keşke hep şu anki gibi olsa diyorum. yani hep çok kötü olsaydı lan. istikrar güzel şey papazov. çılgın attığın dönem -bazı güvenilir kaynaklar mastürbasyon katsayınızın integralin dışına çıktığını söyler bu vakitler- geçince farkediyosun. ben perşembe günleri uyanamam mesela. -içimde patlamadan aseksüel değilim- her perşembe uyanınca yüzümdeki gülümsemenin tek sebebi bodor. ilkokulda da lisede de -bazı güvenilir kaynaklara göre doğduğum perşembe sabahı da- uyanamadım ben. şimdi mahallenin deterjancısını getirsen perşembe sabahı başıma diksen yine uyanamam. mahallenin tüm korkunç kesimini topla başıma sikime olmaz. vay efendim sonra sercan neden mukavemetten kaldı. kalır azizim. kalır nikolai.

stella olmak lazım bazen.

Stella Was A Diver And She Was Always Down by seemoreglass

baby, baby, baby


oooh..

does your cat makes too much noise?!