The Crow (1994)

"it can't rain all the time"

IMDB Puanı: 7.6/10
Tür: Dram, Fantastik, Gerilim, Macera, Romantik, Suç Oyuncular: Brandon Lee, Bai Ling, Michael Wincott, David Patrick Kelly, Ernie Hudson
Yönetmen: Alex Proyas
Senaryo: David J. Schow , James O'barr
Süre: 1 saat 42 dk


İşin özünde basit bir film The Crow. Öyle izleyiciyi düşünmeye sürükleyen, muhteşem bir kurgusu yok. Kısaca 'intikam' filmin teması. Fakat bu kadar da basite indirgemek filme ve tabii ki Brandon Lee'ye saygısızlık olurdu.

Filmde ilk dikkatimi çeken kurgunun geçtiği mekanlar oldu. Bolca Sin City atmosferi var filmde. O kadar da fantastik değil tabii ki- karanlık sadece. Aslında izledikçe anlıyoruz ki daha yeni filmler eskilerin kırıntılarını toplayıp birleştiriyor genelde. The Crow'da yeni nesil filmlerden bir çok klişe bulabilirsiniz. Bu da zamane filmlerinin içinden sıyrılışını pek güzel açıklıyor aslında Crow'un. Az önce farkettirildiğim üzere Murat Kekilli adlı "saykodelik depresyonik post-rock" yapan abimiz de "Bu akşam Ölürüm" adlı klibini filmden kolpalamış. Siz hayal edin artık insanlar üzerine etkilerini..

Filmin bir de çok çok kötü yaşanmışlığı vardır. Bilen bilir, Brandon Lee-belki de en iyi oyunculuğunu icra ederken- film çekimlerinde yaşamını kaybetmiştir. Filmi efsane yapan bir diğer detay da bu aslında-her ne kadar göz önündee tutulmak istenmese de-. Film "for Brandon and.." diye biter zaten. And.. kısmını hatırlamıyorum. Neyse, sonuç olarak gotik tarzda kült bir filmdir The Crow. Kendisi için ölünmemeli, ama izlenmeli. Öle de bilirsiniz, beni ilgilendirmez. Şahsen geçer not verdim ben kendisine, ama ölüp bitmedim. Yarattığı atmosfer, içinize işlediği nefret, kahramanlıktan farklı bir idol ile sıkmayan, pişman etmeyen bir 104 dakika şeklinde özetlicem filmi.

Özüyle bitirelim,

''Bir zamanlar insanlar birisi öldüğünde ruhunu bir karganın ölüm ülkesine taşıdığına inanırlardı. Ama bazen çok kötü bir şey olduğunda büyük bir keder de taşınırdı ve ruh rahat edemezdi. O zaman bazen, sadece bazen, karga yanlış şeyleri düzeltmek için ruhu geri getirebilirdi..''

4 kendini bilmez laf yetiştirmiş:

  in nomine mami

6 Temmuz 2009 17:10

Ben bu filme yarım saat ayırıp cok pişman olmustum ama geri kalan 74 dakika guzelse onu bilemem tabi filmde surekli ordan burdan karga cıkması da cok ilginçti:D

  Utku

6 Temmuz 2009 18:21

bu izlemeye başlayıp taken muamelesi yaptığımız film değil mi lan ? Ben demiştim devam edelim diye :D

  Sercan

6 Temmuz 2009 19:18

O kadar da iyi bi film değil ya. Vasat üstü işte. 6,8 falan. (piposunu yakmış, flarını bağlamış havaları)

  Utku

6 Temmuz 2009 21:42

Hıncal mode : on