Hastalıklı Çocukluğum #1

Hayatımın en zevkli zamanları sanırım dayı oğlu ile kuş vurmaya gittiğimiz zamanlardı. O vakitler anneme "anne saçlarımı Tarkan saçı gibi yapsana :O" diye etrafında fink attığım vakitler. Hafta sonları annemle dayımlara kaçar, köy havası solurduk. Aslında köy havası solumak falan s.kimde değildi. Henüz ölüm tehlikesi geçirdiğim Karşıyaka-Eskişehir maçından sonra (yaşlı bi dayı üstüme doğru ölmüştü golden sonra) maçlara gitmem pek tasvip edilmediğinden (çok da güzel küfür öğreniyordum halbuki) köye gitmek zorunda bırakılıyordum. Başlarda sıkıcı olsa da psikopat dayı oğlu ile (kuzen mi deniyodu lan?! bilmiyorum, dayoğlu diye kısaltıcam burdan sonra) iyi anlaşmaya başlamıştık. Über pisikopattı dayoğlu. Kaplumbağa öldürüp yumurtalıklarını buz dolabında soğutmak ve meşe olarak kullanmak gibi ekstrem planları vardı. Ruh hastasıydı yani. Ama iyi anlaşırdık. Eczane en uğrak yerimiz olmuştu o sıralar..

-Gel lan secüş eczaneden serum alıp gelelim
+Serumu napicaz yia?
-Sapan yapıcam bize, kuş vurucaz.
+Ama yazık değil mi?
-Yürü, daha çatal dal bulucaz.

Bu ya uşak çok iyi nişancıydı. Ben ise o sapanı ters tutup suratıma taş kodurtmamla meşhurdum. O kadar sarmıştık ki kuş vurma işine sabah 6 da çıkar öğle 3 te dönerdik. Tek işlevim bunun vurduğu kuşların kafalarını koparmak, tüylerini yolmak vs. idi. Black metal dinlemeye başladığım zamanlar da bu tarihlere düşer. Bi gün eve dönerken yaklaşık 100,53 kuşun toplandığı bir zeytin ağacını nişan aldım, ve olanlar oldu..

-Anniiieeee baaaak!
+Aferin olum katlet canım hayvanları
-Anuna bile korum ne diyon.
+Ama yazık değil m...
-Hail Satan!

0 kendini bilmez laf yetiştirmiş: