reklamlaaaaar!
Sahnelemede Kullanılan Metinler
Generallerin Beş Çayı; Oyun, Boris Vian
İmparatorluk Kuranlar; Oyun, Boris Vian
Dört Asker, Radi, Jesus ‘Benden Paso Artık’ Diyor; Öyküler,Wolfgang Borchert
La Ciotat’lı Asker; Öykü, Bertolt Brecht
Soruşturma; Oyun, Peter Weiss
İlkbahar; Öykü, Bruno Schulz
Oyun Hakkında
Generallerin Beş Çayı metnini ele alırken oyunun içinde bulunan ‘baştakilerin yüzünden’ algısının rahatsız edici olduğunu düşündük. Çünkü günümüzde bu algı, oyunu oynayan bizlere bir kaçış noktası yaratmaktaydı. Zaten başbakan ortaya çıkar,ekonomi bozuldu diye karar alır veya şirketlerin oyununa gelir, generalin biri buna uyar ve ülke savaşa sürüklenir. Fakat savaşan askerler, savaşmayan siviller hep suçsuzdur. Bir oyunun kurbanı olmuşlardır. Kimse sorumlu değildir bundan. Acaba böyle midir? Oyundaki karakterlerin çok fazla tip olarak kalmalarının etkisiyle beraber o dönemde yazılan hikayelere bakmaya başladık. Özellikle Wolfgang Borchert’in öykülerinde, Peter Weiss’ın Soruşturma adıyla oyunlaştırdığı, Nürnberg mahkemeleri tutanaklarında şiddet durumunun halk tarafından da uygulandığını ve meşrulaştırılmış olduğunu gördük. Hannah Arendt Nazi döneminde yaşanan şiddet için şöyle bir ifade kullanmakta; “Kötülük,insanların görür görmez kötülük olduğunu anlamalarını sağlayan niteliğini kaybetmişti.”
Tam bu tartışmaların içindeyken, oyuna birkaç hafta kala bazı ülkelerin bir saatten daha az bir süre içerisinde,bütün Libya’ya bomba yağdırdığını izledik. Bu raddedeyken işadamlarının oyunu ve devletlerin emperyalizmi vesaire diye düşünebileceğimiz bir noktada,Türkiye’de ‘Libya’daki müdaheleden sonra Türkiye’nin bölgedeki konumu tartışması’ başladı. Şiddet meşrulaşmıştı artık, söylenebilecek ne kalıyordu ki geriye...
Neyse, bunları konuşuyoruz, iyi oluyordur heralde...
İyi seyirler.
ZAMAN ZAMAN
Birinci Dünya Savaşı sonrası, Avrupa’da ekonomik krizler, dünyayı saran faşizm söylemleri patlak veren yeni bir dünya savaşı. Dönem pek iç açıcı olmasa da, o zamandan bu zamana çok şey değişmese de mücadele hep verildi. Birkaç savaş karşıtının yapabileceği pek fazla bir şey yoktu. Ama "en son delik tuğlayla kapatıldığında, kimsenin onları görmemesi için son çatlak bile kapatılıp mühürlendiğinde" bu insanların büyük ihtimalle yazmaktan başka çareleri kalmamıştı. Öğretmek, değiştirmek gerekti belki ama yaptıkları tek şey analiz edip paylaşmaktı. Olayları gözlemleyip yazmak belki en sadesi ve çarpıcısıydı.
Ancak acıdır ki, bu insanlar aslında en temel insani hakkın, yaşayabilmenin peşine düşmek durumunda kalmışlardı bu dönemde; absürd bir durumdu bu. Uyumsuzluk, şiddetin günlük bir olay halini almasıyla tırmanıyordu. "Kimse kimse için sorumluluk duymuyor", birbirlerini bir çırpıda yok edebiliyorlardı. Kimisi gördüklerini olduğu gibi anlatmayı seçti, kimi yeniden yarattığı kelimelerin ardına gizledi. Sadece yazın değil; şiir, müzik, oyun yazımında da ürünler verdiler. Her ürünün de ortak teması işte bu uyumsuzluk oldu.
timis.blogspot.com'dan çok pis alıntıdır.
tiyatro miyatrodur!
Kim tömmüş : Sercan Cuma, Nisan 8
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 kendini bilmez laf yetiştirmiş:
Yorum Gönder