İstek Üzerine


Geçenlerde bir okurumuzdan aldığım maili sizinle paylaşmak istiyorum;

"Merhabalar,
Öncelikle blog'unuzu düzenli olarak takip ettiğimi, yazılarınızın, paylaştığınız grupların hayranı olduğumu belirmek isterim. Mükemmel bir iş çıkarıyorsunuz. Benim gibi onlarca hatta yüzlerce takipçiniz olduğuna inanabilirsiniz.
Size sormak istediğim bir soru var uzun zamandır. Blogdaki yazılarınızda genellikle eski zamanlar, çocukluk yıllarımız üzerine eğiliyorsunuz ancak güncel konular hakkındaki yorumlarınıza çok nadir rastlıyoruz. Olan bitenler hakkındaki görüşlerinizi de bilmek isteyen ben ve benim gibi yüzlerce hayranınız adına sizden isteğim gündem hakkındaki fikirlerinizi de ara sıra bizimle paylaşmanızdır.
Şimdiden teşekkürler.
İyi çalışmalar.
Cristina Wylestraw - Mountain View / California"

Yazıma başlarken öncelikle Cristina'ya teşekkür ederim bu düşüncesini bizimle paylaştığı için.

Cristina çok haklı. Blog açıldığından beri "eskiden çocuktuk tıfılcıktık ne de güzel eğlenirdik büyüdük hiç de güzel olmadı böhü" temalı yazılar üzerine çalıştığımızı farkettim bugün. Veya Sercan'ın sağdan soldan gördüğü taş hatunlar süsledi sayfalarımızı. Yine aynı Sercan'ın Kazım Koyuncu, Srebrenica üzerine yazdıkları olmasa bi tane ciddi, romantizm falan içermeyen yazımız yok. (bide yemek tarifim vardı evet)

E peki n'apıyoruz lan biz? Elalem bloguna gidiyo "bugün makarna yedim çok güzeldi", "siyah beyaz kedi fotoğrafı çektim aman tanrım galiba fotoğraf sanatçısı oldum", "luxemburg halkının bile adını duymadığı luxemburglu saçma bi grup/şarkıcı buldum, kadın hem blok flüt çalıyo hem de osuruyo aynı anda, çok cool, ben de bunu sevdiğim için ben de cool'um." (bunu biz de yapıyoruz sıklıkla - al sana özeleştiri) gibisinden şeyler yazıyo, hatta iddaa kuponu falan veriyo, peki biz ne yapıyoruz?

Madem aklımıza eseni yazıyoruz, neden hep çocukluk yılları falan esiyo aklımıza oğlum? Neyse buradan bi yere varmaya çalışmıyorum zaten sadece merak.

Geleyim sebeb-i ziyaretime.

Ciddi bi'şeyler yazasım var bugün evet. Gerçekten bir okuyucu kitlemiz olmasa da eski günlerdeki gibi yazasım olduğu için yazıyorum. (ahh eski günler ne güzeldi.. sorumluluk yoktu okul yokt-...)

Şaka lan şaka yine spor hakkında falan takılıcam. Fazla ciddileşemiyorum nitekim.

Dün gece Valencia - Bursa maçını izlerken Ertem Şener çok önemli laflar etti. Maç 6-1 olduktan sonra, "bizim çocuklarımız onlar, bizim evlatlarımız", "bu utanç hepimizin", "Türk futbolu nereye gidiyor" gibisinden şeyler söyleyince sinirlendik tabi.

Neden?

Ulan biz 8 tane yedik geldik Liverpooldan, ötesi var mı? 6-0ları 5-0ları Leedsleri Chelsealeri Barcelonaları görmedik mi biz? Hayatımız futbol olmuş. O zaman nereye gidiyorduysa şimdi de aynı yolda Türk futbolu. Sen Bursaspor diye bi takımı avrupaya gönderirsen, bu takım Beşiktaş (8-0) ve Fenerbahçe (0 puan)'ye ait rekorları geliştirmeye kalkınca niye Türk futbolu biyere gitsin ki?

Futbolda başarılı bir ülke değiliz, ama bunun farkında da değiliz. Sürekli bekliyoruz ki bi takım çıksın uefayı falan alsın, avrupadan kimseyle maç yapmadan dünya 3.sü falan olalım. Ee? Sonra? Yine gidip 5-6 yiyelim, yine beklemeye başlayalım.

Ertuğrul Sağlam, şampiyonlar liginin maç başına en fazla gol yeme ortalamasına sahip teknik direktörü, olsun..

Amerikalılar için basketbol ve futbol (soccer olan değil) neyse, yeni zelandalılar için rugby neyse, finlandiya için kızlar neyse, malatya için kayısı neyse, bizim için de "futbol" o. İyi de ne alaka?

Daha bu yaz basketbolda dünya 2.si olmadık mı biz? FB Ülker coşmuyor mu şu anda avrupada? Efes korac kupasını almadı mı? NBA'e bisürü adam göndermedik mi? Halteri güreşi atletizmi diye başlasak futboldan daha başarılı olduğumuz 80 tane spor sayarız.

Ama neden futbol? Çünkü seyretmesi, oynaması falan zevkli, kolay.

Benim asıl sorum "neden futbol?" değil, "neden futbolda başarılı olmak zorunda hissediyoruz?"

Bursa gitsin 10 yesin bana ne?

Ertem Şener akıllı olsun.

Öğlen yazdığım yazıya akşam ekşiden bi alıntı ekleştiriyorum;

Başlık : Bursaspor

"bu takım taraftarları shakhtar donetsk, metalist kharkiv, cluj, braga, hapoel tel aviv gibi örnekler varken hala tecrübe kazandık diye avundukları sürece türk futbolu, marka değeri, züper lig, türklerin ayak sesleri filan hikayedir aga. hala mesut özil e türkiye yi seçmedi diye söverken, adam ispanya da osursa manşet yapan bir zihniyet var bu ülkede. adamın alman olduğunu kabullenemeyip ıslıklayanlar var. guti, quaresma, niang, baros gibi isimleri kasap havası taktiğiyle biçip sakatlayarak anadolu devrimi yaptığını sananlar var. "bizans" ın lokomotifi olmadığı bir yapısal dönüşümün hiçbir halta yaramayacağını görmemekte ısrar edenler var. bir kere şampiyon oldum diye 5 büyükler havasına girersen, trabzonun 4 büyükler kavramının ortaya çıkmasını sağlayan tarihini incelemeyip haksızlık edersen, avrupa da böyle eline verirler işte, eve dönüş biletini.
biz *(beşiktaş) gittik 8 yedik 6 yedik 5 yedik, ama barcasını, chelsea sini, marsilyasını, liverpool unu en beklenmedik zamanda yenmesini de bildik. keza, galatasaray kendi evinde 5 yedikten sonra gitti uefa kupasına uzandı, çeyrek final, prekazi, monaco, bilbao, milan, real madrid, bunları yazdırdı galibiyet hanesine.
fenerbahçe tur atladı, çeyrek final yaptı, sevilla, inter maçlarını yaşattı. o sıralar malesef trabzon rum kesiminin kasaba takımlarına elenmekle, bursa da kendi mallığıyla düşüp beşiktaşa mal ederek masturbasyon yaptığı 2. lig de sürünmekle meşguldu.

o yüzden 3 büyük istanbul takımını yok sayarak gidilebilecek nokta burdan çok ötesi değildir. tıpkı, alman futbolunda bayern münih i; italya da milan, inter, juventus u; ispanyada barca, real, atletico, valencia dörtlüsünü, adada manchester, arsenal, liverpool, rangers, celtic i yok sayamayacağımız gibi.

sen hem bizans dediğin takımların avrupa daki rezilliklerinden dem vurup hem de onların müsvedde yaptığı futbolculardan aynı alanda başarı beklersen, ben de bizanslı olarak sen fark yiyince götümle gülerim arkadaşım. wederson la ömer le sercan la ne bekliyordun ki farklı olarak?insan bari defansa taş gibi bir yabancı alamaz mı? türklerin pozisyon alma ve temel savunma konularındaki başarısını(!) bilmiyor muydu adam gibi adam ertuğrul hoca? 5 maçta da 5 yeseydin ama schuster i haklı çıkarmasaydın keşke be hoca. bu vizyonla müstehak valla bulunduğumuz yer.
(how i met your other, 25.11.2010 01:13)
"

(dipnot : Cristina Wylestraw diye biri yok tabii ki de.)

(dipnot2 : eskiden power rangers oyuncakları vardı böyle düğmesine basınca kafası dönüyodu, kafası göğsüne girip yerine kasklı hali geliyodu ranger'ın. televizyonda falan da satıyolardı 0900lü numaralardan. her rengini alıp biriktirene kızlar teklif ediyodu. ama ne teklif ettiklerini o dönemde anlamadığımızdan onun yerine çift kale maç yapardık, duvardan gol olmazdı.)

(dipnot3 : "eskiden x'ti, y yapardık" kalıbı bariz daha güzel lan bundan sonra da öyle yazmaya devam edicem sanırsam.)

1 kendini bilmez laf yetiştirmiş:

  in nomine mami

4 Aralık 2010 01:31

Neresine yorum yapacağımı şaşırıyorum, neden illa yprum yapıcam diye kendimi şartladım bilmiyorum. Herhalde biri uzun bir yazı yazınca ya okumazsın ya da ulan o kadar bari yorum yapıyım dersin. Gecenin bir buçuğunda neden ben bu blogu okuyosam.. Çok sıkılıyorum galiba, yazarlık günlerimi özledim galiba(TAŞ). Neyse izleyici gibi davranıyım biraz. Yazınız çok güzel olmuş, beni benden aldı, devamını isteriz bekleriz.